Kadına Şiddet, Kadın Cinayeti, İstanbul Sözleşmesi Yaşatır / Temel Sorunumuz Ne?

By Anastasiya Shantanova - 03:29

 

   Sosyal Medya platformlarında çokça karşımıza çıkan ''İstanbul Sözleşmesi Yaşatır'' başlığı, form değiştirse de tüm dünya çapında ses getirmeye başlamış bir  akım haline gelmiştir. Bilmeyenleriniz için kısaca bu akımın ortaya çıkışını sizlere kısaca anlatmak isterim.

  Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesikadına karşı şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir. Bu sözleşme, kadın ve çocukların korunmasını içermekle beraber ''kadın'' terimini sadece 18 yaş ve üstü için kullanmamaktadır. Cinsiyeti doğrultusunda - yaşı ne olurssa olsun- bir kız çocuğu da kadındır. Toplumsal cinsiyet, cinsiyet dengesizliği ve tüm etkenlere bağlı olarak uygulanan şiddet konularını içermektedir ve gerekli yaptırımlar söz konusu olarak bahsedilmiştir. Sözleşme 2014 yılında yürürlülüğe girdi ve ilk kabul eden ülke Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Temmuz 2020 itibariyle 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, imzacı ülkelerin 34'ünde onaylanmıştır.

     Göz ardı edinemeyecek bir gerçek de kadınların zamanla eşit haklara  sahip olmaya yaklaşmış olmasıdır. Fakat bu zaman ve ilerleme yavaş gerçekleşmektedir. Çünkü dünya genelinde her gün 137 kadın,  eşi ya da bir yakını tarafından öldürülüyor. Unutulmamalıdır ki öldürülme olayın son noktasıdır. Bu sürecin başında psikolojik ve fiziksel şiddet yer alıyor. Kadının hissetmiş olduğu korku, acı, ümitsizlik ve çaresizlik hissi zamanla psikolojisini bozmakla beraber kendi özgüvenini kırıyor ve kimileri gördükleri şiddeti normalleştirmeye kadar ileri gidebiliyor. İnsan psikolojisi çok farklı bir olgudur, en acı anılarınızı kabul etmek için onları normalleştirmeye çalışırsınız. Bu herhangi bir şey olabilir.  Ülkemizde son günlerde yaşanan cinayetler ve gündeme oturmuş isimler tüm dünyada şiddet gören, ötekileştirilen, dışlanan tüm kadınların yaşayabileceği olayların son noktasıdır. Bir temsildir. Ne yazık ki yetmiyor. Kadınlarımız artık çalışıyor, toplumda söz hakkı alabiliyorlar, yönetici konumlarına gelebiliyorlar fakat yeterli olmuyor. Başka bir yerde başka bir kadın, bir insanın kendinde hak gördüğü için tecavüze uğruyor, şiddet görüyor, öldürülüyor. 

   Biraz samimi bir sohbet gerçekleştirmek istiyorum.  Duyar kasmak diyebilirsiniz belki de. Fakat ben tüm bu acımasız cinayetlere farklı bir noktadan yaklaşmak istiyorum. Bu konu başlığı bana bu dünyadaki tüm şiddete karşı sesimi yükseltmemi sağlayan bir araç oldu da diyebiliriz. Sizlere burada canını yitiren kadınlarımızdan, tecavüze uğrayan çocuklardan, yetişkinlerden, hayvanlardan bahsetmeyeceğim. Yeterince duyduk. En azından umuyorum ki bir kulak dolgunluğumuz vardır.

  Bir çocuğunuz var. Dünyaya gözlerini yeni açmış. Sizin beklentileriniz ve umutlarınız var ama en önemlisi ona vermekte yükümlü olduğunuz bir sevgi var. Ben buna iletişim demeyi tercih ediyorum. Çocuğunuzun ilk etapta ahlak dersi almak yerine sizin sevginize ve iletişiminize ihtiyacı var. Bir odada oturduğunuzda çocuğunuzun yanında konuşulmayacak konuları konuşmamanız gerekirken, çocuğunuzu odadan çıkartmak büyüklere saygı olarak değil ötekileştirme olarak ifade edilmelidir. Çocuğun bulunduğu bir ortamda ancak onun da söz hakkı alabileceği ve yaşına uygun olan konular konuşulmalıdır. Bunu gerçekleştiremeyen aile bireyleri de kendileri böyle görmüş diyebilirsiniz fakat konu bir insan yetiştirmek ise bu bir  bahane olmamalıdır. Bizim kültürümüz böyle, nasıl yetişmişiz biz de diyebilirsiniz. Belli ki herkes başarılı olamamış bu konuda. Çocuklarınızla iletişim kurmanız en önemli noktadır. Ancak bu şekilde çocuklarınızın eğilimlerinin takipçisi olabilirsiniz. ''Büyüklerin işine karışılmaz.'', '' Seni ilgilendirmez.'', ''Hadi çocuklar dışarı, büyükler bir şey konuşacak.'','' Küçükler büyükleriyle böyle konuşmaz.'' cümleleri ötekileştirici cümlelerdir, bu cümlelerin kullanılmasına sebep olan fiiller ise çocuğunuzu sizden uzaklaştırır.
 
  Eğer ki çocuğunuz size bir itiraf/ düşünce ile geliyorsa tepkilerinizi korumalı ve dinlemeyi öğrenmelisiniz. Çünkü haberlerde duyduğumuz ve daha duymadığımız bir çok olayın sebebi toplumunuzun belki de sizin çocuklarınız eseri olacaktır. Baskıcı bir tavırla çocuklarınız daha tanımlayamadığı duyguları bastırmak onların kendi tanımlamalarını üretmelerine sebep olur. Bir kadın ve bir erkeğin farklarından ayıplayıcı şekilde bahsetmek çocuklarınız bilinç altına işlemekten ziyade bastırılmış duygularını ve düşüncelerini sapkınca yeniden tanımlamalarına sebep olabilir. Bir erkek çocuğuna ''Pipini göster.'' demek ve bir kadına ''Bacaklarını kapat, erkeklere bakma.'' demenin başka boyutlarda yansımaları mevcuttur. Cinselliği her yaşa uygun bir şekilde çocuklarınıza tanımlayabilirsiniz. Bu onların psikolojisini bozmaz fakat yine sizlerin yapacağı baskıcı ayıplama onların kafalarında karmaşaya sebep olacaktır. İşin ironik kısmı ise ayıpladığınız tüm bu olgular sizin yaşanmışlığınızdır, zira bu yaşanmışlığın meyvesi de çocuğunuzdur. Pipisini açarak amcalara gösteren çocuğun  büyüyen egosu ve bir kadının ötekileştirilerek bastırılan özgüveni. Bizim hatamız insani duygularımızı benimsememek. Erkeğin cinsel ilişkiye girmesi kahramanlık mıdır? Kadının cinsel ilişkiye girmesi ise şüphesiz namus ile alakalıdır. Bu denklemi oluşturan ataerkil toplum mudur? Kültür müdür? Tüm bu görüşleri ateşleyen nedir? Din mi? Dinsizlik mi?

   Bir kadının kendisini koruması gerekir şüphesiz, tıpkı bir erkeğin kendini koruması gerektiği gibi. Aradaki fiziksel güç farkı bir ayrım yaratmamalı, aksine bir bütünün parçası haline gelmelidir. 
 
  Tüm bu bahsettiklerimin önleyicisi ise hiç şüphesiz iletişimdir. ''Nasıl bir ülkede yaşıyoruz?'' sorusunu sorup şikayet etmek kolay. Onun yerine oğlunuzun bir kız arkadaşı olduğunda onunla gurur duyup, kızınızın bir erkek arkadaşı olduğunda onu hor görmeyin. Çocuklarınızı büyütürken '' Nerede oğlumun pipisi?'' diye sorup, kızınız adet olduğunda onun başını kapatmayın. Ne yazık ki bu konular toplumumuzda da dine kadar iniyor. Oysaki dinimiz her bireyin kendi aklı olduğunu ve kendi kararlarını verebileceğini savunmaz mı? Çocuklarınıza pahalı hediyeler alarak sevginizi belli etmeye çalışmayın, onun her şeyden önce sizin sevginize ve sohbetinize ihtiyacı var. İlk önce siz onu bir birey olarak kabul etmelisiniz. Ancak o zaman çocuğunuz kendini bir birey olarak hissedebilir ve sorumluluklarının farkına varabilir. Çocuklarınızla konuşun. İletişim kurun. Bir sorunu varsa dinleyin, bir problem seziyorsanız onu rencide etmeden çözmeye çalışın. Komşular ve akrabalar ne düşünür diye kaygılanmayın çünkü sorun sizin çocuğunuz olduğunda zaten sizden başkası için bir anlam ifade etmeyecektir. En fazla bir iki öğüt, üzüntü, vah vah, ah ah, belki biraz da yardım çabası. Bu problemden utanıp saklamaya çalışmak çocuğunuzu yarının psikolojik sorunlu, sapkın ve depresif bir bireyi haline getirebilir. O herkesten saklamak için çözmemeyi seçtiğiniz problemler yüzünden kendi evladınız hayatını yaşamak bir yana kendi hayatıyla birlikte başka insanların hayatını soldurabilir, tehlikeye atabilir. Çocuklarınıza söz hakkı vermeniz otoritenizden bir şey eksiltmez, aksine sizi daha saygı gören bir ebeveyn haline getirir. Onların fikirleri, çoğunlukla sizin meyvenizdir.
 
   Unutmayın, insanın eylemleri kendi iç dünyasını yansıtır. Sizin her bir susturuşunuz, ayrımcılık yapan sözleriniz, baskıcı tavırlarınız çocuklarınızın iç dünyasını büyük ölçüde karartacaktır. 

   Kendi doğru ve yanlışlarınızı kalıplar halinde kabullendirmeye çalışmayın. Çocuğunuzu kendi peşinizden sürüklemeyin. Yürüdüğü yolda bazen arkasında durun, onu düşmekten koruyun fakat yeri gelince de yanında durmayı bilin. 

   Çocuğunuz sizin bir parçanız, bu dünyaya bıraktığınız mirasınızdır. Rakibiniz ya da malınız değil. Onu sevin, koruyun, öğretin. Bugün ektiğiniz iletişim tohumları yarın filizlenecektir.

   Ancak bu şekilde hem kendi çocuğunuzu hem de başkalarının çocuklarını koruyabilirsiniz. Onu severseniz, o da insanları ilk önce insan olduğu için sevecek, hayvanları ve doğayı anlayacaktır. Yeterince severseniz ve çocuklarınızla konuşursanız hangi çocuk bir kadını öldürebilir, bir insana tecavüz edebilir ve hayvanı mal olarak görüp sapkın fantezileri için oyuncak olarak kullanabilir?

  Asıl ayıp çocuklarınıza canlı anatomisini anlatmak değildir, asıl ayıp bunları ayıplayarak tabu oluşturmaktır. 

 Bu çok uzun bir süreç. Fakat aklı başında her iyi insanın sorumluluğundadır bu söylediklerim. Ancak sevmeyi ve konuşmayı öğrenebilirsek birbirimizi anlarız. Birbirimizi anlamak ise bize insan olmanın anahtarını açacaktır. Katil, tecavüzcü, gaspçı olmanın değil.

   Şiddet gören, dışlanan, öldürülen kardeşlerim, büyüklerim, küçüklerim ve bu dünyayı paylaştığım tüm canlılar için...



Ekteki Video İTÜ Dans Klübü'nün ''Broken White'' adlı gösterisini içermektedir.
Kadına Şiddeti Konu alan gösteri, üç bölümden oluşmaktadır. 
1. Kadına Şiddet ve Kadının Haykırışı
2. Kadının Gücü 
3. Eşitlik 
Verilen Mesaj bakımından güçlü bir nitelik taşımaktadır.
İyi seyirler dilerim. 







  • Share:

You Might Also Like

0 yorum


İletişime Geç !

Ad

E-posta *

Mesaj *