THE PLATFORM (2019)

By Anastasiya Shantanova - 06:07

    '' Üç tür insan vardır. Yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler. ''

Yeni Medya'nın gelişimiyle beraber günümüzde içerik üretimlerinin çeşitliliği ve miktarı artmış bulunmakta. Özellikle dünyadaki genç nüfusun geleneksel kitle iletişim araçlarından ve sinemadan ziyade internet platformları aracılığıyla içeriklere ulaştığını ve bununla da kalmayıp kendi içeriklerini üretip tüketicilerin erişimine sunduklarını görüyoruz. Netflix ise kuşkusuz bu yeni medya ortamlarının en popülerlerinden yalnızca biri. 
Netflix kullanıcılarının bir çoğunun bu medyumu kullanmalarının temel sebeplerinden bir tanesi özgün içerikler sunmasıdır. Özellikle 2020 yılı içerisinde yaşadığımız bu zorlu günlerde evlerimizde kendimizle başbaşa kalabaileceğimiz bi zaman dilimi ayırmışken, hazırladığımız birkaç atıştırmalık ve soğuk içeçekle beraber ya akıllı cihazlarımızdan ya da televizyonumuzdan Netflix üzerinden ilgimizi çekebilecek farklı dizi, film ve programlar izleyebiliyoruz. Bu aktivitenin de eğlenceli olduğunu kabul ettikten sonra konumuzu 2019 yılında Netflix'te yayınlanan ve tüm dünyaya ses getirmeyi başarmış bir İspanyol filmi olan, orijal adı ile ''El Hoyo'' olarak bilinen ve dilimize de ''Platform'' olarak uyarlanan yapıttan biraz bahsedelim.
Bir Galder Gaztelu- Urrutia filmi olan '' The Platform'', dünya prömiyerini 44. Toronto Film Festivali'nde gerçekleştirdi. ''Halkın Seçimi''ödülüne layık görülen film büyük bir ilgi ve beğeni ile karşılaştı. Bunun temel sebeplerinden birisi ise eşitsizlik ve sınıfsal ayrım konularını daha önce izlediğimiz filmlerin aksine üstünü örtmeden açıkça ve cesurca ele almasıdır. 
'' The Platform'',  her katında iki kişinin bulunduğu çok katlı bir hapishanede geçiyor. Buradaki insanlar sadece belli bir suç işlemiş olan insanlar değil ya da zorunluluktan orada bulunmuyorlar. Tıpkı bizim baş rolümüz Goreng gibi bu hapishaneye kendi isteğiyle ya da rütbe kazanmak için giren de var. Bu hapishanede yemekler en üst kattan başlayıp en alt kata kadar bir platform aracılığı ile iletiliyor ve bu platform hapishanenin ortasından geçen bir delikten aşağı yukarı doğru hareket ediyor. Bu bahsi geçen yemekler en üst katta yani 0. katta bir Şef ve aşçılar tarafından özenle hazırlanıyor ve platforma yerleştirilip her gün belli bir saatte aşağıya doğru gönderiliyor. Platform her katta iki dakika duruyor ve katlardaki insanların yiyecekleri sadece o iki dakikada yemeleri gerekiyor. Herhangi bir yiyecek saklamaya çalıştıkları halde bulundukları kat ya aşırı ısınıyor ya da aşırı soğuyor. Platform tüm katlardan geçtikten sonra en alt kata vardığında çok yüksek bir hızla yukarıya doğru çıkıyor. Bu hapishanedeki insanlara hapishaneye girmeden önce yanlarına istedikleri herhangi bir şeyi alabilecekleri söyleniyor. Bu şey, aklınıza gelen herhangi bir şey olabilir. İşte buradan sonra yazıma biraz daha detaylı devam edeceğim. Bu kısımdan sonrasını filmi izledikten sonra okumanızı tavsiye ederim.
Baş rolümüz Goreng, hapishaneye kendi isteği ile giriyor. Hem istediği rütbeye ulaşabilmek hem de bununla birlikte kitap okuyup sigaraya olan bağımlılığını sonlandırabilmek için. Bu yüzden kahramanımız bir mülakata giriyor ve bu mülakatta Goreng'e yanına almak istediği eşya soruluyor. Çok iyi bir metafor olarak kullanılan Don Quixotte kitabını seçen Goreng'e daha sonrasında alerjisi olan yiyecekler ve en sevdiği yemek soruluyor. En sevdiği yemeğin bir Salyangoz yemeği olduğunu öğreniyoruz. Ancak şuana kadar anlattıklarım filmde bu şekilde sırasıyla işlenmiyor.
İşin özü şu şekilde, eğer her seviyede iki kişi sadece ihtiyaç duydukları kadar yemek yerse, herkes için yeterli yiyecek olacaktır. Ne yazık ki, tüm dünyada olduğu gibi bu hapishanede de açgözlülük ve oburluk hakimdir, hapishanenin en tepesinde olanlar daha düşük seviyeleri düşünmezler ve aşağıdakilere eğer şanslılarsa sadece atıklar kalır ya da hiç bir şey kalmaz. Böyle bir yapının içerisine kendi isteği ile gelen Goreng, tüm sistemi açıkça görmeye başladığında siteme uymamakta dirense de bir noktadan sonra onun da pes ettiğini görüyoruz. Ta ki gözlerini başka bir katta açana kadar.
Ayda bir kez, tüm mahkumların eşleri aynı kalacak şekilde yerleri değiştiriliyor. Bu da 
demek oluyor ki bolluk içerisinde bir ay geçiren kişi, bir sonraki ay daha düşük seviyelerdeki katlardan birinde gözünü açabilir ve bir süre sonra ölebilir. Daha da kötüsü, aşağıdan gelenlerin yukarıya çıkması durumunda intikam almak istemeleri söz konusu olabilir. Alt katlara indikçe açlıktan ölmemek adına insanların yamyamlık yaptığını da görüyoruz. Bizim baş kahramanımız da ilk geldiğinde orta seviyelerden birindeydi ve yiyecek bulma konusunda pek sakınca yaşamıyordu. Sıkıntı yaşadığı konu yemeğin kalitesiydi çünkü yukarıdan bulundukları kata kadar gelen yemekler, yukarıdakiler tarafından darmadağın hale geliyor ve üzerine tükürülüyordu. Bu, aşağıdan yukarıya çıkanların bir şekilde intikam alma biçimiydi ya da yukarıdakilerin aşağıdakileri umursamadığının göstergesiydi.
Goreng ve kat arkadaşı Trigimasi 48. seviyede yetersiz kalanlarla beslenirken, birlikte yaşamalarının ikinci ayında 171 seviyeye düştüklerinde durum önemli ölçüde değişiyor. 48. seviyede anlaşmaya başladıkları sıralarda birden bire 171. seviyede gözlerini açmaları ilişkilerini başka bir boyuta taşıyor. Kendisinden oldukça yaşlı olan ve Goreng'in aksine hapishanede mecburen yaşamaya çalışan Trigimashi, Goreng uyanmadan onu yatağına bağlıyor ve savunmasız hale getiriyor. Hapishaneye yanında Samuray adlı bir bıçak getiren Trigimasi'nin planı ise ilk hafta açlığa dayanmak ve sonrasında Goreng'in hayati durumunu etkilemeyecek bölgelerinden küçük parçalar halinde etini kesip yemek. Aynı zamanda Goreng'i de keseceği etlerden besleyeceğini söyleyen Trigimasi'nin hapishaneden çıkmasına çok az bir süre kalması da her şeyi göse aldığını kanıtlar nitelikte.
Buna ek olarak, daha düşük seviyelerde varlığını sürdüren Trimigashi, kendi hayatta kalmasını sağlamak için daha fazla cinayeti ve hatta yamyamlığı durdurmayacağını itiraf ediyor. Neyse ki Goreng için, Goreng'in daha önce şefkat gösterdiği gizemli kadın Miharu, Trigimashi'yi öldürerek Goreng'i kurtarıyor. Bu kadın söylentilere göre platformdaki oğlunu aramak ve onu beslemek amacıyla belli aralıklarla platform ile aşağı katlara iniyor ve bu esnada bir çok çatışma ve dövüş yaşanıyor. Platformun merkezi çatışması, Goreng’in kötü bir sistem içinde hayatta kalma ve değişim mücadelesidir.
Filmde kullanılan her bir detay, bir anlam taşımaktadır. Peki, "Çukur" un anlamı nedir?
Platform filminde birçok metafor var. Çoğu çukurun etrafında döner. Her şeyden önce, kapitalist hiyerarşilere karşı bir iddianame niteliği taşır. "Platform" da sunulan statü kavramı, resimde incelenen birkaç konu sayesinde gerçek dünyadaki statü kavramına karşılık gelir.
Çukurda bir çok insan tasviri görürüz. Üsttekiler zengin, alttakiler fakir olarak adlandırılabilir. Beni en çok etkileyen tasvirlerden birisi ise, katlardan birinde yanına tüm mal varlığını alan adamın çaresiz halidir. 
Gerçek dünyada milyarderlerin sık sık iddia ettiği gibi, eğer alt sınıftan insanlara fırsat verilirse, üst sınıftakiler kadar açgözlü ve yozlaşmış olurlardı. Bu düşünceyi de filmde net bir şekilde görüyoruz. Kahramanımız Goreng, sistemin bir bütün olarak değişmesi gerektiğine inanıyor. Bu inanç da filmimizi diğer tüm filmlerden daha açık sözlü bir hale getiriyor. Bu hapishaneyi Dünya olarak ele aldığımızda aslında toplumda oluşan eşitsizlik ve statü kavramlarını dolaysız yolla bize nasıl anlatıldığını görebiliriz. Tüm bu kapitalizm, eşitsizlik vb. kavramlar arasında aslında bu filmin taşıdığı dini bir boyut da var. Film zaten başlı başına bir metafor. Kolaylıkla anlaşılan göndermelerden ziyade biz biraz daha detaylara bakalım.
Öncelikle karakterimizin zaten Don Quixote'a benzediğini söylemeliyim. Neden Don Quixote? Okumayanlarınız varsa mutlaka okuyunuz. Film ilerledikçe karakterimizin gittikçe İsa Mesih'in tasvirine daha çok benzediği gözümüzden kaçmıyor. Tanrı, özenerek kusursuzca yarattığı nimetleri insanlara melekleri aracılığıyla sunuyor. Şef tanrı, aşçılar ise melekleri. Yönetimden hapishaneye gelen köpek sahibi olan kadın ise düşmüş bir melek diyebiliriz fakat ben bu kadını başka bir şekilde tanımlamak isterim. Trigimasi öldükten sonra sürekli Goreng ile iletişime geçiyor, bunun Goreng'in hayal dünyası olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şekilde Imoguiri (köpek sahibi olan kadın) de kendini öldürdükten sonra Goreng'e görünüyor. Burada çok fazla kan, et ve kutsallık kavramlarını duyuyoruz. Trigimasi bu sahnede Goreng'in solunda durarak şeytanı, Imoguiri ise sağ tarafında durarak meleği tasvir ediyor. Tanrı da adaleti sağlamak adına bazı kurallar koyuyor. Hakkınızdan fazlasını saklamaya çalışırsanız, cehenneme gidersiniz algısı oluşturuluyor. Bu bahsettiğim, katlarda yemek saklanırsa ortaya çıkan aşırı sıcak ya da aşırı soğuk ortamdan yapılan çıkarımdır.Tanrının verdiği nimetlerden yararlanamayan alt kesim çözümü birbirini yemekte buluyor. Filmde her ay farklı katta bulunulması reenkarnasyonla ilişkili olabilir ya da bana kalırsa daha mantıklısı aslında hiçbir şeyin veya hiçbir statünün kalıcı olmayacağıdır. Filmin ilerleyen bölümlerinde ise toplamda aslında 333 kat olduğunu görüyoruz. Her kata en başta iki kişinin alındığını düşünürsek bu toplamda 666 kişi demek oluyor. ''6'' rakamı bazı din adamlarına göre insanı temsil ediyor. 666 sayısının kötülüğü tasvir ettiğini de biliyoruz. Kahramanımız Goreng, tüm sistemi değiştirmek için en alt kata kadar yiyecekleri ulaştırmaya karar veriyor ve Baharat adlı karakter ile birlikte kendilerini feda edercesine platform aracılığı ile en alt kata kadar inerken yemekleri eşit bir şekilde ilk elli kattan sonrasına paylaştırıyorlar. Fakat Goreng'in hesaplarına göre Hapishanede 250 kat olmalıydı, yanlış hesapladığını ise platformun yaşan insan olmayan katlarda durmadığını anladığı anda farkediyor. Aşağı doğru inerken, Baharat'ın tanıdığı yaşlı bir adamla karşılaşıyorlar ve bu adam Şef'e ulaşmak için Panna Cotta tatlısını hiç yenmemiş olarak tekrar yukarı göndermeleri gerektiğini söylüyor. Burada şef Tanrı ise, tanrıya nasıl ulaşacağımızı söyleyen kişilerin din adamları olduğu kanısından yola çıkarak bu adamı bir din adamına benzetmemiz pek de yanlış olmaz. 
Bu hapishaneye 16 yaşından küçüklerin alınmadığını Imoguiri'den öğrenmiş olan Goreng, 333. kata indiğinde orada hala yaşan küçük bir kız çocuğu görüyor. Bu çocuk Miharu'nun mu yoksa değil mi hala bir çok kişi için belirsizdir çünkü söylentiler Miharu'nun oğlunu aradığı yöndeydi, fakat bu çocuk bir kızdı. Çok aç olan kızı gördüklerinde tatlıyı ona vermeye karar veren sözü yerindeyse iki peygamber (Goreng ve Baharat) platformun tekrar yukarı çıkma zamanını bekliyor. Bu sırada Goreng mesajın aslında bu küçük kız olduğuna dair bir hayal görüyor. Baharat ise ağır yaralandığından ölmüş durumda. Goreng uyandığında uyuyan kızı platforma yerleştiriyor ve tam kendi de playforma geçecekken Trigimasi onunla konuşmaya başlıyor. Aslında mesajın kız olduğunu ve Goreng'in yukarı çıkmasına gerek olmadığını söylüyor. Goreng ise mesajı ileten kişi olduğunu söylediğinde Trigimasi çok anlamlı bir sözle karşılık  veriyor. Aslında önemli olan mesajı ileten kişi değildir, mesajın kendisidir. Peki küçük kız bu filmde neyi mi temsil ediyordu? İzleyenlerin buna karşılık farklı görüşleri var. Bakalım siz filmi izledikten sonra bu konuyla alakalı ne düşüneceksiniz?
   Bu bahsettiklerimin çoğu benim kendi fikrim olmakla beraber, izlemeyenleriniz için merak uyandırmak ve izleyenleriniz için de fikirlerimi paylaşmak istedim. Sizler de filmi eğer izlediyseniz, görüşlerinizi ve teorilerinizi paylaşmayı unutmayın. Ne kadar başarılı bir yapıt olduğu tartışılsa da bana göre günümüzdeki olayların ışığında çok daha fazla anlam kazanan ve evrensel bir nitelik taşıyan, bütün yorumlara açık bir baş yapıt. 
  BBC'nin İspanyolca servisi BBC Mundo'ya konuşan yönetmen, "Eğer platforma yemek yerine tuvalet kağıdı veya yüz maskesi koymuş olsaydık, insanlar yine aynı şeyden bahsediyor olacaktı: Yüreklerimizin derinliklerine işleyen bencillik."
Yönetmen Gaztelu-Urrutia bu belirleyici özellikleri de şöyle anlatıyor:"Hepimiz koronavirüs nedeniyle zor zamanlar geçiyoruz. Ama elinizdeki imkanlara göre kimileri bu zamanı daha iyi, kimileri daha kötü kimileri ise çok daha kötü geçiriyor. Küçük bir apartman dairesinde tecritte olmakla, bahçesine, dışına çıkabileceğiniz bir evin içinde tecritte olmak arasında fark var."Filmin sonu ise birçokları için yoruma açık bırakılıyor. Goreng sonunda en alt kata yemek götürmeyi ve küçük bir kız çocuğunu kurtarmayı başarıyor. Küçük kız çocuğu bir 'sembol' olarak görülüyor, bir bakıma 'insanlığın hala tamamen kaybolmadığını' gösteren bir metafor. Filmin bitişiyle ilgi teoriler arasında, aslında Goreng'in öldüğü ve küçük kızla karşılaşmasının da bir rüya olduğu da var. Teorilerden bir diğeri de küçük kızın aslında geleceği temsil ettiği ve mevcut sistemi yalnızca çocukların değiştirebileceği yönünde.Yönetmen, filmin son hali için birkaç farklı senaryo çektiklerini söylüyor. Örneğin, sosyal medyada dolaşan fotoğraflardan birinde küçük kız cezaevinin dışında, platforma konan yemeklerin hazırlandığı mutfakta görülüyor. Ama filmde bu sahneler yok. Son halinde küçük kız platformla yukarı çıkarken görülüyor.Yönetmen filmin sonu için "İzleyicilerin, filmin ortaya attığı sorular hakkında, kendi iç dünyalarında bir tartışmaya girmelerini sağlamanın daha önemli olduğunu düşündük" diyor.Filmin dünya genelinde ses getirmesi üzerine "İkincisi gelecek mi?" soruları sorulmaya başlandı. Yönetmen Gaztelu-Urrutia ise bu soruya ne 'Evet' ne de 'Hayır' yanıtı verdi:"Eylül ayından bu yana aynı senaristlerle, bugün yaşananlarla ilgili bir proje gelişiyoruz. Devam filmi çekmek istersek nasıl bir yaklaşım olacağı konusunda kararımızı vereceğiz."

  • Share:

You Might Also Like

0 yorum


İletişime Geç !

Ad

E-posta *

Mesaj *